TÜRKİYE CANIM FEDA


   
  Hatay Amik Gölü
  Mehmet Şahankaya Amik Gölü Hatıralar
 

Geçenlerde, başta bir grup avcı dost olmak üzere “Hatay Amik Gölünü Yeniden Oluşturma Projesi” kapsamında, bir projeye destek için davet edildim. Ve hemen daveti kabul ettim. Üye oldum. Ülkemizin bilinçli ve yasal avcılarını ayırt etmeksizin, “ tüm avcıları , doğa ve yaban hayatından birşeyler vermeden, birşeyler almaya ve salt avcılık çıkarlarımız için bu tür girişim ve desteklerde bulunduğumuzu sanan “ , kendilerince doğa ve yaban hayatı sevenler gerçi bu projeye olabilecek katkılarımızı ne derece anlayacaklardır bilemem. İşbirliğimize ihtiyaç duyup, duymayacakları da ayrı bir tartışma konusu. Göreceğiz ! Oysa bir bilseler, bizlerden önce nice “ avcı ve yaban hayatı korumacısı ağabeylerimiz” , Türkiye deki sulak alanlar konusunda ne derece önemli çalışmalar yapmış, ne mücadeleler vermişlerdir. Araştırsalar, okusalar , çok kolay öğreneceklerdir... Bu yazının amacı, “ Amik Gölü “ nün salt kurutulmasını anlatmak değildir. Bunun nedenleri ve niçinleri “ tarihe not düşülmüştür “. Sorumluları bellidir ! “ Amik Gölü “ nün kurutulması ile birlikte yaşanan tüm olumsuzlukları, elbette, bir avcı olarak, “ avcılığın nasıl etkilendiğini “ de , bazı enteresan bulduğum “ anılar “ ile birlikte sizlere iletebilmektir, yazımın amacı. Dr. Mehmet SILAY, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, 2. Ulusal Çevre Mühendisliği Kongresi, İstanbul 4-5 Aralık 1997 de, “ Kaybolan Cennet : Amik Gölü “ başlıklı bir sunum yapmıştır. Bu sunumda şöyle der ; “ Dünya coğrafyasının orijinal oluşumundan beri var olan Amik Gölü, köylülere toprak kazandırmak amacıyla kurutuldu.” 1950 li yılların başlarında , önceleri “ sıtma mücadelesi “ adı ile başlatılan “ göl kurutma “ ameliyeleri, 1955-1975 yılları arasında sürdürülen aralıksız “drenaj kanalları “ çalışmaları ile haritalardan silinmiştir. “... göl bu gün artık sadece hatıralarda yaşıyor. Göl ile birlikte bir çok kuş nesli yok oldu. Göçmen kuşlar, balık ve sürüngenler yok oldu. Ve en önemlisi tarıma açılan topraklar, taban suyunun derinlere kaçması ile çoraklaştı. Flora ve Fauna yok oldu. Yörenin iklimi değişti “ diyor , Sayın SILAY. “ Amik Gölü, flora ve faunasıyla tam bir tabiat harikasıydı. Sazlıklar, kamışlıklar, yırtıcı memeli hayvanlar, kuşlar , sürüngenler ve balıklarla tam bir tabiat harikası.” Ayrıca “ Amik Gölü ; sub-tropikal ilkim kuşağında, göçmen kuşların yolu üzerinde ve kışın hiç donmayan tatlı suyu ile bir hayat kaynağıydı “, diyor Sayın SILAY. Ve son olarak ekler ; “ O bizim milletçe yalnız kaybımız değil, aynı zamanda milli ayıbımızdı”. Gerçekten de , T.C. Çevre Bakanlığı, Çevre Koruma Genel Müdürlüğünün 1995 yılında bastırdığı kitapta bile ne “ Türkiye de Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar ( “ A” Sınıfı Sulak Alanlar“ ne de “ Uluslararası Öneme Sahip Diğer Sulak Alanlar “ listelerinde de adı geçmez, Amik Gölü nün... Doğal Hayatı Koruma Derneği nin “ Türkiye nin Önemli Kuş Alanları “ adlı iki önemli ve Doğa Derneği nin “ Türkiye nin Önemli Doğa Alanları – 2 Cilt “ kitaplarında da yer verilmez... Çünkü artık Amik Gölü diye bir göl yoktur ! Doğal Hayatı Koruma Derneği nin “ Amik Gölünün Yeniden Kazanılması “ için başlattığı ve “ avcılar ile işbirliği yapılacağı “ haberini ilk okuduğumda, yanlış hatırlamıyor isem, yıl 1988 idi sanırım. Eczacı-Avcı-Araştırmacı yazar ağabeylerimizden Sayın Hasan KARACA nın bir yazısı idi. Sayın KARACA, bir yıl önce de , aşağıda “ kayaklar “ kısmında atıf yaptığım “ Amik Gölü “ ile ilgili çok güzel bir “ inceleme “ yazısı yazmıştır. Bu yazı da herşeyi , tüm detayları ile gözler önüne sermektedir. Sayın KARACA, kendisinin de yaşadığı yer olan bu topraklarda, şahsi gözlemler ve araştırmalar yapmış ve tamamen tarafsız bir şekilde “ Amik Gölü nün kurutulması sonucu ortaya çıkan sosyal-ekonomik , natürel ve kültürel tüm olumsuzlukları “ kaleme almıştır. Ayrıca aynı yazısının sonunda Amik Gölü nün hiç olmazsa bir bölümünün “ yeniden kazanılması “ önerisini dile getirmiştir. Aradan geçen 21 yıl süresince , bu konuda benzer “ işbirliğinin “ tekrar gündeme getirilmesi çok sevindirici. Yasal , bilinçli ve “ sürdürülebilirliğe inanan “ Türkiye Avcıları Grubu üyelerinin bu “ fikre ve işbirliğine “ destek olacağından hiçbir kuşkum yoktur. Yeter ki , avcılara karşı “ içten “ olunsun ! Gelelim biraz da “ Amik Gölü “ avlarına... Doğrusunu söylemek gerekirse, vakit darlığı nedeniyle “ arşivlerden çok detaylı bir inceleme çalışması “ yapamadım. Tam bu sırada, değerli avcı büyüğümüz Sayın Derin TÜRKÖMER in “ Avcı Prenses Zeyneb Halim İle Sohbetler “ isimli çok değerli eseri ve orada aktarılan “ birkaç anı “ aklıma geldi. Amik Gölü nde yaşanan, çok ilginç bulduğum, bu birkaç anıyı sizlerle paylaşmak istedim. Anıların yaşandığı yıllar, Amik Gölü nün kurutulmaya başlanması tarihi olan 1955 yılından, birkaç yıl öncesine denk gelmesi de ayrıca ilgimi çekti... Rahmetli Prenses Zeyneb Halim den nefis anlatımı ile, Sayın TÜRKÖMER yazıyor ; “ Cenuba tekrardan 1950 senesinde gittik. Av defterimdeki kayıtlar 28 Ocak- 4 Şubat tarihleri arasında diyor. Fakat bu defa Mersin kıyılarında değil Amik Gölü nde avlandık. Bu gölün avcılık yönünden şöhreti çok büyüktü. Uçsuz bucaksız bir avlak, her türlü kuşun bol olması pek tabii.” ( Not : Cenub : Arapça kökenli. “Güney” demektir. M.Ş.). “ Bu ikinci seferimizde İskenderun da kaldık. Amik buraya çok uzaktı. Her Allah ın günü Belen dedikleri geçidi aşmak zorundaydık...” “ Aman Yarabbi o Belen i aşmak korkunç bir şeydi. Çık ,çık, çık, in, in, in. Yağmur varsa, kar varsa buz tutardı daracık dağ yolları. Bir de sis ! Belen de sis eksik değildi dersem mübalağa etmiş olmam.” “ Belen i geçmek kabus olurdu. O ne dehşet uçurumlardı ! Yol dar, ya karşıdan bir vasıta çıkıverse münasebetsiz bir yerde ! Churchill in beti benzi atardı, o da bizimleydi tabii. Cenuba onun yüzü suyu hürmetine giderdik dedim ya. Bu ikinci seferde Belen i aşmanın verdiği sıkındıdan başka hafızamda yer etmiş bir şey yok. Avlandık, bol tüfek attık falan.” “ Belen Geçidi “ Türkiye üzerinden , Kuzey den Güney e ve tam tersi istikamette “ Göçmen Kuşların En Önemli “ göç yollarından halen en önemlilerinden birisidir. Amik Gölü de bu “ en önemli göç yolu üzerinde “ idi... İşin bir başka “ ilginç “ ve hatta “ trajikomik “ yanı ise geçtiğimiz yıllarda “ Dünyaca ünlü bu kuş göç yolu üzerindeki “ Amik ovasına bir de, tüm çevrecilerin itirazlarına rağmen “ Hatay havaalanı “ inşaatı yapılmış olmasıdır. Bunu da ancak “ Biz beceririz “ ! Prenses Zeyneb Halim devam ediyor ; “ 16-25 Ocak 1951 tarihleri arasında son bir sefer daha yaptık cenuba. Diğer ikisindeki gibi Toros Ekspresi ne doluşup gitmiştik ama bu defa İstanbul yerine Kırıkhan a. Böylece Belen kabusundan da kurtulmuş oluyorduk.” “... Sonraki günler Amik te devam ettik avlanmaya. Belki ilginizi çeker diye söylüyorum, bu son cenup seferimizde Abbas bey 160, Churchill 77, ben de 74 ördekle dönmüştük.” ( İngiliz meşhur tüfek imalatçısı ve avcı-atıcı Robert Churchill , özellikle Türkiye nin bu bölgelerinde avlanmak istermiş...) “ Anlatmak istediğim diğer hatıram ise Yaşar Doğu ile ilgili, hani şu bizim dünya şampiyonu olan beyefendi güreşcimiz. Yıllar önce vefat etti, Allah rahmet eylesin. Şimdi Yaşar Doğu da nereden çıktı, diye aklınızdan geçiyordur herhalde. Efendim, kendisi trenimize Ankara dan binmişti. Mersin de mi ne, bir işi varmış. Bizim kafileyi görünce trende merak etmiş. Ava gittiğimizi söyleyince de bize katılmak arzusunu gösterdi. “ Gelirsiniz tabii, hayhay buyurun “ dedik. Varınca hep birlikte yerleştik Kırıkhan daki otele. Sorduk kendisine avcılığı var mı , diye. “ Elime bir tek askerde tüfek aldım “ dedi. Benim yanyana namlulu ağır bir çiftem vardı chamberless , yani fişek yatağı olmayan. Yanıma almıştım ikinci tüfek olarak. Onu verdim Yaşar Doğu ya. Churchill ava çıkmadan önceki akşam Yaşar ı aldı yanına gösterdi, anlattı, tüfekle idman yaptırdı. Çok iyi hocaydı Churchill, Allah için. Fevkalade istifade edeceğini hiç aklıma getirmedim doğrusu. Ertesi gün akşam hepimiz avdan dönüyoruz kayıklarla. Yaşar Doğu, yeğenim Abbas la birlikte avlanmış. Sahile çıktığımızda Abbas a yavaşça sordum “ nasıldı atışları “ diye. “ Mükemmel “ dedi, “ ben 17 ördek aldım , o da 9. Nasıl güzel tüfek atıyordu, sizin benim gibi”. O gün avlanan 23 avcı arasında dokuzuncu geldi. Akşam yemekte oturuyoruz, Yaşar Doğu nun atışlardaki muvaffakiyetini ve alınan sonuçları konuşuyoruz. Churchill, “ sorar mısınız ona “ dedi, “ nasıl yapmış bunu, bana söylese de ben de birkaç tane vursam “. Hemen tercüme ettik. Yşar Doğu nun cevabı pek zarif ve kadirşinastı. “ Ona sorsanıza “ dedi, “ ustam kimmiş benim diye “. Churchill ne kadar keyiflendi, ne kadar gururlandı bu sözden tarif edemem.” Amik Gölü ile ilgili şimdilik paylaşabileceğim “ av anıları “ bunlar... Umarım ilginizi çekmiştir. Saygılarımla. Mehmet Şahankaya Nisan-2009/ Ankara

 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol